Bu yazımı Gazze'den yazıyorum. Düşünüyorum acaba bu yazı kamuoyuna ulaşacak mı? Çünkü bu yazıyı hazırlarken, İsrail uçakları, aydınlatıcı raketler eşliğinde, benim de dahil olduğum Avrupa Parlamentosu Delegasyonu'nun bulunduğu bölgeyi bombaladılar ve bombalardan biri 25 metre yakınımıza düştü. Delegasyonumuz, savaşın sona ermesi ve sivil halkla dayanışma için bölgeye geldi. Ancak biz de kendimizi savaşın eşiğinde ve ölümün kıyısında bulduk.
Şahit olduğumuz tablolar: bombalama sonucu yaşamını yitirenlerin etrafında oluşan ve yas tutan binlerce insan; yaralılara yardım için koşuşturan ve çaresiz kalan sağlık personeli; ağlayan anneler ve yaşadıkları travmanın gölgesinde, bir bilinmezlik içinde oynayan çocuklardan ibaretti.
Avrupa'dan Kahire'ye ulkaştıktan sonra 5 saatlik bir araba yolculuğu bizi El Arısh'a ulaştırdı. Orada bir gece kaldıktan sonra, Rafah'a (Mısır kesimi) ulaşmak için yola koyulduk. Rafah'da Belediye Başkanı, Doktorlar ve gazetecilerle görüşmelerde bulunduk. Doktorlar, İsrail uçaklarının bölgeye fosfor yüklü bombalar attıklarını ifade ettiler. Bu bombalar, canlıların vücutlarını yakan özelliğe sahip. Bunlar anlatılırken, bu gibi bombaların Vietnam savaşı esnasında da kullanıldığını anımsıyoruz.
Bu arada üç saatlik ateşkesin sakin geçmesi için ne Hamas ne de İsrail güçlerinin çaba göstermediklerine şahit oluyoruz. Güvenlik güçlerine eleştiri, sivillerin yaşamını yeterince korumadıklarına dairdi. Ayın 10'unda Mısır sınırını sadece 32 taşıt geçti. Ayın 11'inde ise sadece 20 sağlık hizmeti veren taşıtın yollarda olduğunu saydım.
Dükkanların tümüne yakını kapalıydı. Herkes yiyecek satın almak için yollardaydı. Benzin olmadığı için, çok az sayıda taşıt çalışır vaziyetteydi. Sokaklarda oyun oynayan yalınayak çocukların yaşamı ise, herşeye rağmen devam ediyordu. Mahalelerden birinde bombalanan bir polis karakoluna gidiyor ve oraya vardığımızda, sadece virane bir taş ve beton yığını görüyoruz. Sonra da Rafah'ın Ararat mahallesinde, BM'in kontrolünde olan, genç yaştaki çocukların eğitim gördükleri bir okulu ziyaret ediyoruz. Burada 400'ü çocuk, toplam 1250 kişi saklanıyordu.
Yalınayak çocukların annelerine göre biz müjde getiren arabuluculardık; bizi içten kucakladılar; sevinç çığlıkarı ve gözyaşları içiçeydi. Hüzün ve umut aynı anı paylaşıyordu.
Gözyaşlarına boğulan bir anne, o haftaki bombalama sonucu iki çocuğunu kaybettiğini anlatıyordu. BM'nin Mülteciler ile ilgili kuruluşu burada 30.000'e yakın insanın korumasını üstlenmiş bulunuyor. Sadece Gaze'de 35 okul inşa etmişler. Bu kuruluş, sevkiyat imkanı kısıtlı olduğundan yadece bebekler için bez, süt ve az sayıda temel gıdayı bölgeye ulaştırabiliyor. Oradaki en önemli çabalardan biri de, çocukların yaşadıkları travmayı unutturmak için, oyun programları hazırlamaktı.
Ziyaretine gittiğimiz bir okulda, hiçbir teröristle karşılaşmadık; okulda sadece çocuklar ve aileleri vardı. BM'in okulunun bombalanmasının nedeni, İsrail topraklarına atılan roketler değil ve hiç kimse 6 yaşındaki çocukların roket kullanabileceğini iddia edecek kadar kasıtlı olamaz. Orada olduğumuz zaman zarfında, İsrail bölgeyi iki kez bombaladı. Her şey yıldırım hızıyla gelişiyordu. Sivil halk ve bizler ölümün kıyısında yaşıyordu. Sınıra yaklaştığımızda kontrol uçuşları yapan uçaklar aydınlatma roketleri atıyorlardı. Sonra bombalama başladı ve başta da belirttiğim gibi, bu bombalardan biri 250 metre yakınımıza düştü. Yaşamak için koşup durduk ve sonunda sınırı geçmeyi başardık.
Geriye kalan siviller ölümün kıyısında, yaşam mücadelesi vermeye devam ediyorlar. Ve ben bu travmayı yaşayanların, onu hiçbir zaman unutamayacaklarını düşünüyorum.
Feleknasuca@web.de |
Bu
yazıya 0
adet yorum yapıldı.
|
|
|
|
|
|
|
Ziyaretçi Sayımız |
2338009
|
|